7 Temmuz 2014 Pazartesi

Kırlangıç balığının vefası...


Kırlangıç balığının vefası...
wikipedia.org

Sırtımı fenere dayadım, saatlerdir kamışı gözlüyorum.
Deniz cömert değil bugün..
Uğurlu kasketim de başımda ama bu gün pek faydası olmadı.( o gün yeşil kasketi kaybettim)
Yemi beğenmiyorum..İstavrit.
Deniz çarptı beni, uykum geldi..Toparlanmaya başlasam iyi olacak
Hava da kararmak üzere.
Arkamda kediler bekleşiyor..Kahverengi olanı biliyorum..Hem arsız hem hırsız..Kovamdan kaç defa balık çaldı, şerefsiz!
Yemlik istavritleri kedilere atıyor, balığı almak için boğuşmalarını izliyorum..
Bu kediler de insanlar gibi be!
O sırada kamış hareketleniyor... “Dalgadandır” diye geçiriyorum içimden..Bir gözüm kedilerde, diğer gözüm kamışta…
Kamışın ucu hızla bir daha öne doğru çekiliyor...
Balığı hissediyorum, makarayı ara vermeden sarıyorum...
Denizin maviliğinde yakaladığım balığı görüyorum...Kırlangıç!
Mavi solungaçlarını açmış, kovaya girmesin diye elinden geleni yapmış ama nafile..
Avcı acımasız! Dünya fani!
Yaklaşık bir kilo…
“ Çorba yaparım bunu” diye geçirirken içimden...
— Eşini de yakalarsın biraz sonra
Sesin sahibine dönüyorum...
Hayret geldiğini duymadım!
Adamın yaşını kestirmek kolay değil, saçları bembeyaz, yüzü kırışmış, bıyıkları sararmış.. Fakat gözleri o kadar canlı ki!
Kırlangıcı kovaya atıp, yemleri tazeliyorum…
Oltayı bir daha fırlatıyorum denize, misinanın boşluğunu alıp beklemeye başlıyorum..
— Sigaran var mı?
Çattık yine, hiç sevmiyorum bu beleşçileri. Biraz sonra “bana şarap alır mısın?” diyecek. Ben de “alamam” diyemeyeceğim.
Montumun cebinden sigara paketini çıkartıp ona doğru uzatıyorum..
Karşılıklı yakıyoruz…
— Eşini de yakalarsın şimdi
— Kırlangıcın eşini mi?
— Evet.
- Sanmam, sabahtan beri bekliyorum bir tane zor aldım..
Çok vefalı hayvan bunlar..İnsanlardan bile vefalı! Eşi ağlıyordur denizde, yakalandığını da görmüştür..Çift yaşar, çift ölür bunlar…Hiç ayrılmazlar..
— Ne iş yapıyorsunuz siz?
— Hiçbir iş yapmam… Çalışacağım kadar çalıştım ben…
Şarapçı işte!
- Balıkçıydım ben, kayığım vardı..Bu kırlangıç balığı yüzünden bıraktım balıkçılığı..Bunun küçüğüne ne denir biliyor musun?
- Bilmem..
— Öksüz de derler Derviş de!
- ……………….
— Peki, neden derviş, neden öksüz derler onu biliyor musun?
Tam ona cevap verecekken kamış, öne doğru çekiliyor..
Adamı unutup kamışa doğru hareketleniyorum…
Bu da mı kırlangıç şimdi..Ya adamın dediği doğruysa? Ya gerçekten kovadaki kırlangıcın eşiyse gelen?
Makarayı saran ellerim titriyor..Kalbim yerinden çıkacak gibi…
Kovadaki kırlangıç kendini dışarı atmaya çalışıyor…
Ağzım açık...Oltanın ucundaki balığa bakıyorum..
Kırlangıç!
Diğeri ile aynı boyda…
Balığı kovanın içine atıyorum..
“ Nerden bildin be amca” demek için arkamı döndüğümde,
Geldiği gibi sessiz gittiğini görüyorum..
Otuzlu yaşlarda ben, denizden ilk defa korkuyorum..
Takımları toplamaya başlıyorum hızlı hızlı.. Aklım kovadaki balıklarda... Yok eve götüremeyeceğim ben onları…
Kırlangıçları denize bırakıyorum...
Gecenin karanlığında adamın sesini duyuyorum.. “İyi yaptın evlat çorba için değmez!”
Sesin geldiği yöne doğru bağırıyorum…
“ Bu balığın küçüğüne neden derviş ya da öksüz deniyooor?”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder